Bir kanadı halk, bir kanadı duygu, bir kanadı bilgelik, üç ka­natlı bir masal kuşu gibi göçüp gitti demek ki Oğuz Tansel?… Varlığı ile gövdesi de bir uyum içindeydi. Derinlere dalar, gövdesini alabil­diğine saklamaya çalışır, kara gözlüklerinin ardında ışığı tükenmiş gözleriyle anlatırdı, anlatırdı… Herkesle öyle miydi bilemem, benim yanımda erincini duyumsatırcasına coşardı.

Yurtdışının gözü kör olsun! Türkiye’yi her düşündüğümde o bilge soluklu Oğuz Tansel de gelirdi gözlerimin önüne. Şimdi de geliyor, ama yokluğuyla, bir daha karşılaşma umudunu alıp götürmüş olarak… Her yıl, daha da azalmışlığınızı anlıyorsunuz. Bir de düş kırıklığınızı! On beş yıl önce bıraktıklarınızı o günkü gibi bulacağınızı sanıyorsunuz; ne garip, uzaklık, yaşlandırmıyor dostlarınızı; sonra değişmişliklerle, yokluklarla karşılaşıyorsunuz. Kızından babasının ölüm haberini alınca, Oğuz Tansel’in yokluğunu bu duygu yenilgisi içinde yaşadım.

Anlatılarındaki özgün arayış beğenisinden de etkilenerek “üç ka­natlı bir masal kuşu”na benzettim Oğuz Tansel’i. Gerçekten öyledir; benzemezlikleriyle öne çıkmıştır, benzerlikleriyle değil. Halk bilgisiyle çağdaşlığı özümseyerek kendi bilgeliğini yaratmıştır. Özellikle şiirlerinde çok belirgindir bu. Yüreği o çimen yeşili halkçılıkla besle­nirken, halkın gerçeklerini dile getirerek başlamıştır şiire. Yalnızca kendi halkımızın değil, öbür halkların sorunlarını da şiirine yansıtmıştır. Temelli olanla güncellik bağlantısını bu gerçeği vurgu­layarak öne çıkarır. Yetiştiği yerlerdeki o olağanüstü doğa zenginliği şiirinin bezeği (beğenisi) olurken, o zenginlik içinde, çağdaşlığın dışına düşmüş insanın evrensel acısı onun yüreğini burkar. Şiirlerinde yapmak istediği, insanlığın, uygarlığın destanını yazmak olmuştur. Zaman zaman izlenimlerinden de anlaşıldığı gibi, yetiştiği kültürel ortam, masalların, söylencelerin, ağıtların yeşerdiği bir halklar bileşkesidir. Uzun soluklu şiirlere yönelmesinde bu birikimler de aranmalıdır.

Şiiri imge, gerçek ve ironi bütünleştirir. Oğuz Tansel bunu gerçekleştirmede anlatı geleneğinden ve doğa bilgisinden geniş ölçüde yararlanır. Ziya Osman Saba, Melih Cevdet Anday, Orhan Veli Kanık, Cahit Külebi gibi soy ozanları yorumladığını gösteren izler vardır
şiirinde. Bu da, şiiri ana damarından yakalama yolunda gösterdiği emeğin sonucudur. İmge çabalarına düştüğünde doğada olanla yetinmesi, doğayı betimleyen ikilemelerden özellikle yararlanması ondaki şiirsel coşkunun bir sonucu sayılmalıdır.

İşte, “üç kanatlı” bu “masal kuşu”nun bir kanadı halk bilgisinden renk almıştır. Halk, yaşayıp geride bıraktıklarına duygu yoğunluğuyla yaklaşır. Ağıtlardaki uzun havalar, söylencelerdeki abartı, masallardaki düşlemler bu duygu yoğunluğuyla yaratımsal değer kazanıyor. Oğuz Tansel’in masala yönelmesi, kendini o duygu yoğunluğu içinde duyumsamasıyla açıklanabilir. Masal onun için anlatımsal bir beslen­me kaynağı olmuştur. O ölçüde de, masal dili içinde bir duygu dili ya­ratarak, kendi masal düşlemini kurmuştur.

Bu “masal kuşu”nun kanatlarından biri de, çok eskilerden beslenip, anlatısal serüvene dönüşen bu duyguyla renklenir. Tansel masal anlatırken kendini anlatır gibidir. Onun masallarında, eskiyi duyumsadığınız oranda güncel olanın gerçeğini de yaşarsınız. Bu, düşlemlerinde de, anlatısal tutumunda da belirgindir. Masal, Tansel’in soluk aldığı bir anlatımsal dünyadır. İçtenliği, dürüstlüğü, erdemi, düşlerinde kurguladığı dünyayı orada bulur. Dikkat edilirse, kendisi masalın etkisinde kalmaz da, masalı kendi dünyasına uydurmaya çalışır.

Gerçek bir Bektaşi gibi yaşayan Metin Eloğlu ile birlikte Bektaşi anlatılarına yönelmesi, Oğuz Tansel’in bilgelik boyutunu kavramamıza ortam hazırlar. Halk arasında yaygın olarak anlatılan Bektaşi nükteleri, Anadolu halkının bağnazlığa, mantıksızlığa, saçma sapan işlere başkaldırısıdır. Nükteler, genellikle inanca dayalı çelişkileri vur­gular. Çelişkileri mantıkla, bilgelikle gösterir. Bektaşilik, Anadolu bilgeliğidir. Oğuz Tansel, “Satmadı özgürlüğü tok parasız / Patlardı haksıza, öfke yoldaşı / Kalamaz dargın, koşardı barışığa / Kuşlayamaz usunda küsü gayrı. / Dostluğu çıkarsız insancıl sevecen / Boyalarda, şiirde güzellemeci” diye anlattığı arkadaşı Metin Eloğlu ile birlikte bu bilgeliğe sahip çıkmıştır. (Tansel 1986)

Bektaşiliği, İslam’ı donmuş kalıplar içinde kabul ettirmeye çalışanlara karşı bir bilgi savaşı olarak yorumlamak gerekir. Savaştan uzak, kendilerini bilgi’yle var etmek isteyen kesimler, güçlerini kafalarından alırlar. Bu yönden Bektaşilik, Anadolu’ya düşünmeyi, erdemi, insancalığı getirmiş bir çağ akışıdır. Metin Eloğlu’nun tepkici şiiriyle Oğuz Tansel’in bilgici humoru arasındaki bağlantı, onları Bektaşi nükteleri üzerinde çalışmaya yöneltmiş olmalıdır. Anlatısal serüven içinde gelişen Bektaşiliğin hoşgörüsü, Anadolu insanına özgü bilgi kaynaklarının temelidir. Şu çok iyi bilinmelidir: Bektaşiliğin kökeni Arap kültüründen değil, Anadolu kültüründen beslenir. Onun için, Oğuz Tansel’in ancak bu halk, duygu, bilgelik bileşkesi boy­lamında ele alınması gerektiğini bir kez daha vurgulamak yerinde olacaktır. Tansel, törelerle beslenen bu bilgi postuna bir Bektaşi dedesi erdemiyle oturmuştur.

(Binyazar 1996)

Kaynakça:

Binyazar, Adnan (1996) “Üç Kanatlı Masal Kuşu,” Üç Kanatlı Masal Kuşu: Oğuz Tansel, (Derleyen: Metin Turan) Birinci Basım, Ankara: Ürün Yayınları.

Tansel, Oğuz (1986) Sarıkız Yolu, Ankara: Yaz yayınları.